Mart 25, 2007

Fake Can Be Just As Good

mehmet: burayı cinsel sorunlar merkezi haline getirmek istemesem de sormaktan geri duramıyorum. Orgazm nedir, ne değildir?

Mehmet kardeşim de bir bildiğim yerden bir de bilmediğim yerden soruyor. Allah sonumuzu hayır etsin.

(Bu arada umarım sen 1.85 boyunda ve saçlarını kestirdikten sonra 16 yaşında gösteren Fizikçi Mehmet değilsindir)

Hiç sevişmemiş, hiç bir kadının sıcaklığını hissedememiş (bu ikinci laf 300'ten) biri olarak bu soruyu yanıtlamak oldukça zor olacak. Ama olsun, her ne kadar Güneş'e kimse gitmese de orası hakkında bir çok şey biliyoruz. Aynı basit mantıkla first hand olmayan information'larımı share edeyim.

Master ve Johnson ( Johnson'ın aslında soyadı Servant'mış. Hatta Depeche Mode'un bir şarkısı dahi vardır bu iki kankardeş için) kitaplarından öğrendiğim kadarıyla sevişmenin 3. basamağıdır orgazm. Oysa Reich'a göre bu 4. basamak. Benim görüşüme göre ise bu 7. basamaktır ama aradaki basamaklardan atlamak mümkündür. Yani ikinci kısma gelmeden, ilk öpüşmelerle, koklaşmalarla da orgazma ulaşmak mümkündür. "Was ist das, das Orgasmus?" kitabında ise Heidegger bu konunun çok iyi bir tanımı yapmıştır. Yalnız kitabın başında eski yunanca olarak yer aldığı için bendeniz o kısımları anlamamış ve sadece resimlerine bakarak yetinmiştim.

Her iki cins de orgazma ulaşabilirken erkeklerin daha sık ve kolay orgazma ulaştıkları yalanı ortalığı sarmıştır. Evet, erkekler biraz daha şanslıdır ama durum tam da çizildiği şekliyle değildir.
Her yüz kadından sadece 15'inin orgazm olabileceği yapılan araştırmalarla gösterilmiştir. Vajinanın yapısı gereği çogu kadın bu mutluluktan mahrum kalmaktadır. Tabi ortalamaya vurunca ise her yüz sevişmeden sadece ikisinde (evet sayıyla 2) kadınlar orgazm olabilmekte. Oysa bunu erkeklere sorduğumuz zaman onlar partnerlerinin yüzde 85 oranında orgazm olduğunu söylemekte. Tabi bunda kadınların rol yapmasının etkisinin yüzde 83.2 olduğunu söylemek lazım. Çeşitli sebeplerden ötürü (kadınlar siz bunları biliyorsunuzdur, erkekler ise mail atabilirler bana) kadınlar "fake orgasm" yolunu seçiyorlar.

Tabi çok abartmayalım durumu. Erkekler ise çoğu zaman orgazm olduklarını zannediyorlar. (Zaten garibim erkekler hiçbir bok bilmiyorlar) Oysa yapılan araştırmalar gösteriyor ki erkeklerin yüzde 48'i boşalma anında yaşadıkları durumu orgazm zannediyorlarmış. Yüzde 35'lik kısım ise çoğu zaman "işer gibi" boşaldıklarını söylemişler. Yani anlayacağınız tuvalate gitmek bile daha iyi olabilir aslında. Benim de inancım budur. Evet, doğal olarak süreç gereği kalp daha hızlı atmakta vs ama buna orgazm demek çok büyük bir hakaret olur. Erkeğin kültürel seviyesi arttıkça genelde onu doyuma ulaştıracak yöntemler de değişmekte. Bunların neler olduğu da bende saklı ama buradan kadınlara sesleniyorum her boşalma bir orgazm değildir ve büyük ihtimalle bir erkek ( eğer çok şanslı değilse) yüzde 5 civarında orgazm olabilir.

Kapanışı çok güzel ve zeki bir olan kadın olan Sharon Stone'un ağzından yapalım: Women might be able to fake orgasms. But men can fake whole relationships.

"Bana balık tutmayı değil, mektup atmayı öğret..."

sss_dilek_sss@hotmail.com: balıkla mektup arasındaki fark nedir???

Balıkla mektup arasında bir sürü fark vardır. Kamuoyunda en çok bilineni, balığın pulu yapısı gereğidir, oysa mektubun pulu ptt'nin dileğidir.
Balığı yoğurtla yiyen sakata gelebilir, mektubun böyle bir riski yoktur. Balık sadece suda hareket edebilirken, mektup nispeten daha özgürdür.
Açılan mektup tükürükle yeniden yapıştırılabilir ama açılan balığı "benim" diyen japon yapıştırıcı yapıştıramaz. Zaten bir japon yapıştırıcının konuşabildiği, üstüne üstlük türkçe öğrenip "benim" dediği pek sık görülen bir doğa olayı değildir.
Balıkçı balıkları tutan toplayan kişidir. Mektupçu şeklinde bir kullanım yoktur. Eşleniği olarak postacıyı düşünürsek, onun işi de toplamak değil dağıtmaktır. Nereye bıraktıysan ordadır.

Ode To Joy

Alx: yaw bi zamanlar kepek sorunu olan bir neşe vardı. Ne oldu ona? Kepek sorunu çözüme ulaştı mı?

90'lı yılların vazgeçilmez reklam kahramanıydı Neşe. Onunla yarışabilen bir tek Kaan Girgin vardı. O da çok fazla "pardon" dediği için fazla tutunamadı ekranlarda, kendi reklam ajansını kurup parayı kırdı ama sonrasında.

Neşe'den uzaklaşmayalım ve Ode To Joy yazımızı yazalım.

Efenim, dualizmin öncülerinden Neşe'nin kafasının yarısını (şimdi reklam yapmayalım) süper mükemmel bir şampuanla, diğer yarısını da siktiriboktan bir şampuanla yıkarlardı. 6 hafta süren bu deneyin biz sadece öncesi ve sonrası kısımlarına tanık olabilmiştik. Süpper mükkemmel şampuanla yıkanan bölge kepeksiz, diğer bölge ise bok gibi kepek kaynıyordu. Sanki İpana'nın yumurta testini uyguluyorlardı kızcağız kafasında. Allahtan sirkeye batırmıyorlardı. Neyse. Edindiğim istihbarata göre reklamlardan sonra bile Neşe buna devam etmiş alışkanlıkla. Hatta Oliver Sacks'ın o ünlü "The Man Who Mistook His Wife For A Hat And Other Clinical Tales" kitabında (çok fazla kitap okuduğumu söylemiş miydim, çok entelim) Neşe'yi görmemiz an meselesiymiş. Mr. Sacks Türkiye'ye yaptığı bir ziyaret sonrasında Neşe'ye rastlayıp neden saçlarının yarısını farklı bir şampuanla yıkadığını araştırmış daha sonrasında bunun nörolojik bir sebebi olmadığını, safi mallıktan kaynaklandığını bulunca pılını pırtını toplayıp memleketine dönmüş ve bir daha Türkiye topraklarına ayak basmayacağına yemin etmiş.

Yıllarca buna devam eden Neşe ise ilerleyen aşamalarda sadece saçını değil yüzünün de yarısını farklı bir şampuanla yıkamış. Sonunda ne olduğunu tahmin edebilirsiniz: Malzemeden çalan ipne bir kimyager yüzünden yüzünün yarısı yüzülmüş. Ama hayata sıkı sıkıya sarılan Neşe Batman Forever filminde Two-Face rolüyle karşımıza çıkmıştır.

Neşe şu an Kaliforniya'da Tommy Lee Jones olarak hayatına devam etmekte, evli ve iki çocuk babasıdır. Ayrıca Fugitive filmiyle bir de En İyi Erkek Oyuncu Oskar'ına sahiptir.