Ağustos 10, 2006

Sözün Olmadığı Yer

beter pan: sayın hocam, "söz gümüşse sükut altındır" sözüne eleştirel bir bakış getirerek, sözün olmadığı yerde ne olduğu konusunda bizi aydınlatır mısınız...


Inde deus abest (Tanrı'nın olmadığı yer) yazmış eskiler zindanlarının kapısına, işkenceye götürülen insanların son umutlarını da ellerinden alıp, dımdızlak bırakmak için. Aslında bu "olmadığı yer" muhabbeti pek de bilinmeyen, yeni bir şey değil, insan illa bir şeylerin olmadığı bir yerler hayal ediyor, istiyor. Bu da kimisi için eşitsizliğin olmadığı yer, kimisi için çalışmanın olmadığı yer olabiliyor.

Tabi, olmayan şeyler her zaman Tanrı kadar dramatik ve etkileyici olmayabiliyor. Misal sözün olmadığı yerler nasıl yerlerdir, insan kurtlu olduğu için merak ediyor, yerinde duramıyor. Evren önceki soruda neden merak ettiğimiz konusunda bizi aydınlattığı için ben hemen yerlerin niteliğine geçmek istiyorum.

Zaten "Söz gümüşse sükut altındır." denerek bikbikbik konuşmamamız, haddimizi bilip yerimizde oturmamız konusunda atalarımız fikir birliğine varmışlar. O yüzden sözün olmadığı yerin atalarımız için daha da güzel, cennetvari bir ütopya olacağını düşünebiliriz. Hele hele sözlerin olmadığı yerde düşünmemizin de pek mümkün olmayacağına inananlardansak. Düşünsenize, konuşma yok, düşünme yok, muhalefet ya da farklılık yok; çevresel şartlar değişmediği sürece statükoyu bozacak, keyfimizi kaçıracak hiç bir şey yok. Karnımız tok, altımız kuru, mutlu mesut yaşayıp giden bir toplum oluruz.

Mutluyuz, mesuduz; aynı rutin şeyleri yapıyor, asgari çabayla hayatımızı idame ettiriyoruz. Bir gün, beş gün, on gün... Yetmedi bir yıl, beş yıl, on yıl, hep aynı şeyler, hep aynı rutin işler... Bu ahval ve şerait içinde sanırım karanlık nasıl ışığın olmadığı yer anlamında kullanılan bir kelimeyse, sözün olmadığı yer için de en uygun kelime cehennem olmalı.

Hiç yorum yok: